‘Yeni Nesil ve Mizah’
adlı söyleşisinde gençlerin problemlerine birebir yaklaşmak amacıyla izleyicilerin
soruları üzerinden gerçekleştirilen söyleşide Sanatçı Okan Bayülgen, “Bilgi, görgü bütün hayattaki
tecrübelerimizi, tecrübe edemediğimiz şeyleri okuyarak ve izleyerek
birleştirdiğimizde ve bunları uyguladığımızda bir donanım sağlıyoruz. Sadece
kişisel tecrübeler hayatı anlamaya yetmez. İnsanları, insan topluluklarını anlamaya
yetmez.” ifadelerini kullandı.
POLİTİK DOĞRUCULUK YALANI
Hangi dilin, nasıl konuşulduğunun en önemli nokta olduğunu belirten
Bayülgen, bunun direkt kitaplar ile ilgisi olduğunu vurguladı. Gençlerin kitap
okuma oranlarının düşüklüğünden bahseden Bayülgen, “Bugün gençleri çok
etkilediğini düşündüğüm ve bize ait olmayan siyaseten doğruculuk veya ‘Politically
Correct’ terimleri hayatımızda var.” dedi. Kendisinin de politik doğruculuk kelimelerinin diline pelesenk olduğunu ve
her programında, söyleşilerde dile getirmeye gayret ettiğini paylaşan Bayülgen,
gençlerin kullandığı anlamda politik doğruculuk kavramını örneklendi.
GENÇLER TANIMLAMALARDAN UZAK
DURMALI
Gençlerin bu konuya dört elle sarıldığını söyleyen Bayülgen, “Örnek vereyim;
aman ona adam deme, ona kadın deme, o adam ya da kadın diye nitelendirilmek
istemiyor. O ‘He’ ya da ‘She’ olmak istemiyor, o ‘It’ olmak istiyor. Böyle bir yaklaşım
var.” şeklinde konuştu. Bunun özgürlük
adına bir yaklaşım olsa dahi gençlerin önlerinde koskoca bir hayat olduğunu dile
getiren Bayülgen, gençlerin hayatlarını bütün sıfatlandırmalardan, tanımlamalardan
ve sınırlamalardan uzak bir şekilde yürümeleri gerektiğini belirtti. Bayülgen, daha
sonraları bu durumun özgürlük arayışındakileri insanları rahatsız edecek hale geleceğini
vurguladı.
“GELENEKSELİ SAVUNUYORUM”
“Herkesin kişisel platform aboneliği
vardır değil mi?” sorusunu yönelten Bayülgen, Netflixte animeler olduğunu
söyleyerek ailelerin farkında olmadığını ama bütün bu izlenen içeriklerin evdeki
çocuklarını biçimlendirdiğini ve onları beslediğini aktardı. İçeriklerin çok küçük
yaştan itibaren entelektüel olarak çocukları beslediğinden söz eden Bayülgen, “Çocuk
15 yaşına geldiğinde ebeveynler anlıyorlar ki kendilerinin büyüttüğü çocuk
değil. Okula gönderdikleri çocuk da değil. Arkadaşlarına benziyor çünkü
birlikte aynı animeleri izliyorlar. Anneye babaya benzemiyor çocuk. Çünkü dünya
entegrasyonu çok fazla.” ifadelerini kullandı. Bu açıdan kendisinin
gelenekselci olduğunu belirten Sanatçı, “Gelenekseli savunuyorum. Eski kafa
olmakla ilgisi yok bunun. Bizi ayakta tutan, üzerine bastığımız kültürel zemin
gelenekselimizdir. Buna inançlar, yeme içme kültürü, yaşam kültürü de girer. Her
şey bunun içindedir.” dedi.
GÜNÜMÜZ DÜNYASINDA TALEP ETTİKLERİMİZ
İnsanların günümüze yakın zamanlara
kadar George Orwell’in ‘Dikta’ söylemine yani fütüristtik tahminlerine daha
yakın hissettiklerini aktaran Bayülgen, “Aldous Huxley, ağırlıkla diyordu ki: ‘Kimse
senin başında durup, sana silah zoruyla bir şey yaptırmayacak. Bunu sen talep
edeceksin.’ Ve bizim bugün yaşadığımız dünya budur.” şeklinde konuştu. Politik
doğruculuk, itaat etme arzusu, sosyal medya bağımlılığı ve özgürleşmekten söz
edip hiçbir zaman özgürleşememek konularının bununla bağlantılı olduğunu
paylaşan Bayülgen, bu açıdan Aldous Huxley’ın dünyasında yaşanıldığını düşündüğünü
söyledi.
Z KUŞAĞINA TEK SORU
Z kuşağını eleştirdiğine dair hakkında
sürekli haberler çıktığını aktaran Sanatçı, “Benim Z kuşağına sorduğum tek bir
soru var. ‘Arkadaşım sana Z’sin dendi ama sen niye hemen kabul ettin?’ itaat
etme meselesi beni bu noktada çok rahatsız ediyor.” diye belirtti. Dil olarak özgürlükten bahsedildiğini ama herkesin
itaat etmeye hazır olduğunu vurgulayan Bayülgen, “Bir işte çalışmıyorsa özgür
ama o sabah işe başladığı andan itibaren bütün kurallara uymaya hazır. Diyelim Londra
ona vatandaşlık verdi, oraya gitmek istiyor. Türkiye’de itaat etmek istemiyor
ama kapağı Londra’ya atarsa orada itaat etmeye hazır.” ifadelerini kullandı.
BİLGİNİN DİBİNİ SIYIRMAK
“Gençler fazla kitap okumuyormuş gibi
geliyor bana ama hangi kitabı sorsam okudum cevabını alıyorum. Bu biliyorlar mı
diye sorduğum bir şarkıya, ‘5 dakika önce googleladım.’ cevabı ile aynı benim
için. Bilmek bambaşka bir şey.” diye konuşan Bayülgen, çok fazla enformasyon
ile karşı karşıya kalındığını ve onun kaymağını sıyırıp içinde ne olduğunu
bilmeden geçen bir toplumsal yapı içerisinde olduğumuzu belirtti. Söyleşi, Okan
Bayülgen’in pişmaniye hediyesi ile izleyicilerle selfie çekilmesinin ardından
sona erdi.
Muhabir:
Hülya Altıntaş