Politik Doğruculuğun Z Kuşağı Üzerindeki Etkisi

Kocaeli Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen 12. Kocaeli Kitap Fuarı’nın ikinci gününde Sanatçı Okan Bayülgen konuk edildi.

Bu Gönderiyi Paylaş

‘Yeni Nesil ve Mizah’ adlı söyleşisinde gençlerin problemlerine birebir yaklaşmak amacıyla izleyicilerin soruları üzerinden gerçekleştirilen söyleşide Sanatçı Okan Bayülgen, “Bilgi, görgü bütün hayattaki tecrübelerimizi, tecrübe edemediğimiz şeyleri okuyarak ve izleyerek birleştirdiğimizde ve bunları uyguladığımızda bir donanım sağlıyoruz. Sadece kişisel tecrübeler hayatı anlamaya yetmez. İnsanları, insan topluluklarını anlamaya yetmez.” ifadelerini kullandı. 

POLİTİK DOĞRUCULUK YALANI

Hangi dilin, nasıl konuşulduğunun en önemli nokta olduğunu belirten Bayülgen, bunun direkt kitaplar ile ilgisi olduğunu vurguladı. Gençlerin kitap okuma oranlarının düşüklüğünden bahseden Bayülgen, “Bugün gençleri çok etkilediğini düşündüğüm ve bize ait olmayan siyaseten doğruculuk veya ‘Politically Correct’ terimleri hayatımızda var.” dedi. Kendisinin de politik doğruculuk kelimelerinin diline pelesenk olduğunu ve her programında, söyleşilerde dile getirmeye gayret ettiğini paylaşan Bayülgen, gençlerin kullandığı anlamda politik doğruculuk kavramını örneklendi.

 

GENÇLER TANIMLAMALARDAN UZAK DURMALI

Gençlerin bu konuya dört elle sarıldığını söyleyen Bayülgen, “Örnek vereyim; aman ona adam deme, ona kadın deme, o adam ya da kadın diye nitelendirilmek istemiyor. O ‘He’ ya da ‘She’ olmak istemiyor, o ‘It’ olmak istiyor. Böyle bir yaklaşım var.” şeklinde konuştu.  Bunun özgürlük adına bir yaklaşım olsa dahi gençlerin önlerinde koskoca bir hayat olduğunu dile getiren Bayülgen, gençlerin hayatlarını bütün sıfatlandırmalardan, tanımlamalardan ve sınırlamalardan uzak bir şekilde yürümeleri gerektiğini belirtti. Bayülgen, daha sonraları bu durumun özgürlük arayışındakileri insanları rahatsız edecek hale geleceğini vurguladı.

 

 “GELENEKSELİ SAVUNUYORUM”

“Herkesin kişisel platform aboneliği vardır değil mi?” sorusunu yönelten Bayülgen, Netflixte animeler olduğunu söyleyerek ailelerin farkında olmadığını ama bütün bu izlenen içeriklerin evdeki çocuklarını biçimlendirdiğini ve onları beslediğini aktardı. İçeriklerin çok küçük yaştan itibaren entelektüel olarak çocukları beslediğinden söz eden Bayülgen, “Çocuk 15 yaşına geldiğinde ebeveynler anlıyorlar ki kendilerinin büyüttüğü çocuk değil. Okula gönderdikleri çocuk da değil. Arkadaşlarına benziyor çünkü birlikte aynı animeleri izliyorlar. Anneye babaya benzemiyor çocuk. Çünkü dünya entegrasyonu çok fazla.” ifadelerini kullandı. Bu açıdan kendisinin gelenekselci olduğunu belirten Sanatçı, “Gelenekseli savunuyorum. Eski kafa olmakla ilgisi yok bunun. Bizi ayakta tutan, üzerine bastığımız kültürel zemin gelenekselimizdir. Buna inançlar, yeme içme kültürü, yaşam kültürü de girer. Her şey bunun içindedir.” dedi.

 

GÜNÜMÜZ DÜNYASINDA TALEP ETTİKLERİMİZ

İnsanların günümüze yakın zamanlara kadar George Orwell’in ‘Dikta’ söylemine yani fütüristtik tahminlerine daha yakın hissettiklerini aktaran Bayülgen, “Aldous Huxley, ağırlıkla diyordu ki: ‘Kimse senin başında durup, sana silah zoruyla bir şey yaptırmayacak. Bunu sen talep edeceksin.’ Ve bizim bugün yaşadığımız dünya budur.” şeklinde konuştu. Politik doğruculuk, itaat etme arzusu, sosyal medya bağımlılığı ve özgürleşmekten söz edip hiçbir zaman özgürleşememek konularının bununla bağlantılı olduğunu paylaşan Bayülgen, bu açıdan Aldous Huxley’ın dünyasında yaşanıldığını düşündüğünü söyledi.

 

Z KUŞAĞINA TEK SORU

Z kuşağını eleştirdiğine dair hakkında sürekli haberler çıktığını aktaran Sanatçı, “Benim Z kuşağına sorduğum tek bir soru var. ‘Arkadaşım sana Z’sin dendi ama sen niye hemen kabul ettin?’ itaat etme meselesi beni bu noktada çok rahatsız ediyor.” diye belirtti.  Dil olarak özgürlükten bahsedildiğini ama herkesin itaat etmeye hazır olduğunu vurgulayan Bayülgen, “Bir işte çalışmıyorsa özgür ama o sabah işe başladığı andan itibaren bütün kurallara uymaya hazır. Diyelim Londra ona vatandaşlık verdi, oraya gitmek istiyor. Türkiye’de itaat etmek istemiyor ama kapağı Londra’ya atarsa orada itaat etmeye hazır.” ifadelerini kullandı.

 

BİLGİNİN DİBİNİ SIYIRMAK

“Gençler fazla kitap okumuyormuş gibi geliyor bana ama hangi kitabı sorsam okudum cevabını alıyorum. Bu biliyorlar mı diye sorduğum bir şarkıya, ‘5 dakika önce googleladım.’ cevabı ile aynı benim için. Bilmek bambaşka bir şey.” diye konuşan Bayülgen, çok fazla enformasyon ile karşı karşıya kalındığını ve onun kaymağını sıyırıp içinde ne olduğunu bilmeden geçen bir toplumsal yapı içerisinde olduğumuzu belirtti. Söyleşi, Okan Bayülgen’in pişmaniye hediyesi ile izleyicilerle selfie çekilmesinin ardından sona erdi.  

 

Muhabir: Hülya Altıntaş