KOÜ, Hayata Umut Oldu

99 depreminden sonra kurulan İş ve Uğraş Terapisi Bölümü, 19 yıldır insanlara umut oluyor

Bu Gönderiyi Paylaş

99 depreminin ardından ihtiyaç oluşmasıyla birlikte Türkiye’de ilk kez Kocaeli Üniversitesi’nde(KOÜ) kurulan İş ve Uğraş Terapisi bölümü ve çalışma alanlarının inceliklerini öğrenebilme fırsatı edindik. Türkiye’de 2002 yılında faaliyete geçen İş ve Uğraşı Terapisi bölümü kurucularından Dr. Öğretim üyesi Çiğdem Çekmece ile bölüme, hastalarına ve öğrencilere dair her detayı umut dolu söyleşimiz sizlerle...

Bölümün kuruluş amacından ve gelişiminden bahseder misiniz?

Aslında bu depremle ilgili gelişen bir süreç. Kocaeli 99 depreminde çok büyük bir yıkım yaşadı. O dönemde deprem sonrası çeşitli yardım kuruluşlarının eğitim ve yardım sistemi oluştu. Amerika’dan bu yardım kuruluşu kapsamında bir hoca depremde zarar gören insanlara fizik tedavi ve rehabilitasyon açısından yardımcı olmak için buraya geldi. İş ve uğraşı terapisti olduğunu öğrendik. Hastalara, hastalıklara, hasta yakınlarına ve hayata dair şeylere onun açısından bakmaya başladık. Bu konuda olumlu geri dönüşler aldığımızda biz neden bu bölümü kurmuyoruz dedik ve yola çıktık.2002 yılında Türkiye’de ilk kez Kocaeli Üniversitesi’nde bölümü kurduk. Kurulduğundan beri de hem okul hem okulun içinde bulunan fizik tedavi kliniğinin bir parçası olarak aktif şekilde devam ediyor. Rehabilitasyonun ayrılmaz bir parçası olan iş ve uğraşı terapisini mezun öğrencilerimiz, iş ve uğraşı teknikerlerimiz ve eğitim gören öğrencilerimizle birlikte KOÜ’de hayata geçirmiş olduk.

Bölümün yeteri kadar ilgi gördüğünü düşünüyor musunuz?

Bölüm ilk açıldığı yıllarda talep görmüyordu, 14 kişiyle bu yola çıktık. Her sene çok fazla öğrenci talep edip buraya geliyor. Bazı öğrenciler sağlıkla ilgili bölüm okumak istiyorum diyerek araştırmaya başlıyor, iş ve uğraşı terapisiyle bu şekilde tanışıyor. Her sene ilk yaptığım şey öğrencilerime şu soruyu yöneltmek oluyor: İş ve uğraşı terapisini bilerek mi geldiniz? İlk yıllarda çok fazla bilmeden gelen öğrencileri gördüm. İlk defa bu sene neredeyse herkes bölümü tanıyıp, bilip, isteyerek gelmiş.


GÜNLÜK YAŞAM AKTİVİTELERİ İÇİN: İŞ VE UĞRAŞ TERAPİSİ

Hastaların psikolojik durumları hakkında bilgi verir misiniz?

Yaşın çok etkisi var. Genç hastaların motivasyonları daha yüksek oluyor. Çünkü önlerinde uzun bir hayat var. Düşünüyorlar ve diyorlar ki azmetmem lazım. Yaşlı hastalar ise ben zaten unumu eledim eleğimi astım, düşüncesine sahip. Hastalıklar, bilişsel fonksiyonları da çok bozuyor. Hasta, elinde olmadan hırçın olabiliyor. Öte taraftan çocuk hastalarımız hep mutlu. Çünkü olayın pek farkında değiller, onların aileleri ile uğraşmak bazen zor olabiliyor. Çünkü ebeveynlerin kendi evlatlarıyla ilgili kaygıları erişkin bir bireye göre daha fazla. Çok büyük olumsuzluklarla gelip çok mutlu olarak ayrılıyorlar.

Her hastadaki başarı oranı aynı mıdır?

Hastalıktan hastalığa göre değişebiliyor.  Bazı tanılar zorluk derecesi ve iyileşmesi zaman alan hastalıklar oluyor. Mesela biz serebral palsi teşhisiyle, sipastik özürlü çocukları tedavi ediyoruz. Çocuklarda hastalığın etkileri bünyesel farklılık gösteriyor. Öğretilmiş bilgiler bazen şaşırtabilirken, pratikte değişiklik gösterebiliyor.

Fizyoterapiyle farkı nedir?

Dünya Sağlık Örgütü’nün(DSÖ) uyguladığı bir çatı sistemi var. Özellikle 2001 yılında bir deklarasyon yarattı ve dedi ki: rehabilitasyon programı içerisinde bir bireye sunacağınız hizmette 3 parametre bizim için çok önemli. Birincisi vücut yapı ve fonksiyon, ikincisi günlük yaşam aktiviteleri, üçüncüsü de katılım. Fizyoterapistler, hastanın kas-iskelet sistemine dair olumlamayı sağlayan teknikler geliştiriyorlar. Bu teknikler sonucunda hastanın yürümesine katkı sağlanıyor. İş ve uğraşı ise iki farklı kategori (Günlük yaşam aktiviteleri, katılım) altında çalışmalar yapıyor. Hastanın günlük aktivitelerini yürütebilmesi ve sosyalleşebilmesi, iş ve uğraşı terapisinin çalışmalarıyla geliştirilir. Bunları sağlayacak parametreleri dizayn etmek, aradaki engelleri kaldırmak da iş ve uğraşının işidir.

Muhabir: Ece Nur Öztürk, Hacer Yılmaz, Merve Akçay

Fotoğraf: Erdost Özmen