Adana Ceyhan'da babaannesinin
yönettiği bir çiftlikte doğan Nardane Kuşçu, çiftlikleri kadınların yönettiğini
söyleyerek, "Savaş zamanlarında çiftlikleri kadınlar yönetir. Erkekler ya
askerde ya yaşlı ya da çok küçük yaşlarda olurlar. Bundan dolayı çiftliklerin
yönetiminde kadınlar söz sahibi olmuştur. Kadın çiftçilik yaparken ilk önce
evini, ailesini, köyünü, obasını ve cephedeki çocuğunu doyurmayı düşünür.
Gerekirse doğal bitkilerden ilacını yapar, bu yardımlaşma ile devam
eder." ifadelerini kullandı.
TOHUM MACERAM KÜÇÜK YAŞLARDA BAŞLADI
Tohum toplama macerasının çok küçük yaşlarda
başladığını ifade eden Kuşçu, kötü adamlar geldi diye kuşa kurda atmak için
topladığı tohumlardan bugünlere geldiğini belirtti. Kuşçu, "İlk topladığım
tohum karpuz çekirdeğiydi. Anısı var tabii. Babamın onun için bir şeyler yapmam
hoşuna giderdi. Bir gün karpuz doğradıktan sonra çekirdeklerini ayıkladım.
Babam da beni şımartıyorsun kızım diyordu. Halbuki kurda kuşa atmak veya
saklamak için ayıklardım tohumları. O günlerden bugünlere getirdiğim karpuz
tohumlarım var. Pek konuşulmasından hoşlanmasam da üç buçuk taneden çoğalttığım
buğday tohumum var. Kandıra liman olduğu için buraya mısır erken gelmiştir.
Birçok mısır tohumumda var." dedi.
EĞİTİMİ SEVEN BİR AİLEM VARDI
Eğitimi seven ve destekleyen bir ailede büyüdüğünü
dile getiren Kuşçu, hem teknolojiyi hem de doğayla iç içe olduklarını söyledi.
Marshall yardımlarını görüp uyanmış çocuklardan biri olduğunu ifade eden
Nardane Kuşçu, kötü insanların memlekete zehir getirdiklerini dile getirdi.
Kuşçu, "İlaç getirdik, ilaç verdik diyorlardı ama ben bu getirdikleri
zehirler yüzünden ölen insanlar gördüm hem de çocuk yaşımda. Yanlış kullanımlar
ve araziler geniş olduğu için zehirleri uçaklardan atarlardı. Küçük yaşlarımda
çok kötü şeylere tanıklık ettim." dedi.
ADALET SEVGİ ÖZGÜRLÜK
"İlkbahar ve sonbahar seferberlik
zamanlarımızdır. Ekeriz, sonrasında ektiklerimizi toplarız. Her mevsim çok
yoğun oluruz. Seralarımız var oralarda ekip biçmeye sürekli olarak devam
ederiz. İnsanlar ne zaman bir girişim yapar biliyor musun ? Bir değeri zarar
gördüğünde. Benim adalet, sevgi ve özgürlük adı altında üç tane vazgeçilmez
değerlerim var. Okul sadece test çözmek için değildir. Macera, keşif hepsi
ellerinden alınmış çocuklar var. Bana çok adaletsizce gelmişti. Ben de
bunun üzerine eğitim içeren organik tarım çiftliği kuracağım dedim ve çok şükür
bu hayalimi gerçekleştirdim."
ONLAR TOPRAĞIN ÖZ ÇOCUKLARI
Tohum odasında 1200 civarı üzerinde ata tohumu
çeşidinin olduğunu söyleyen Kuşçu, tek çeşit olan sadece Ginko ağacının
olduğunu onun dışındakilerinin hepsinin versiyonlarının bulunduğunu ifade etti.
Kuşçu, "Yabani bitkileri de çok önemserim, kaybolursa diye her ihtimale
karşı onlardan da tohum saklarım. Onlar toprağın öz çocukları. Onun dışında
deneme yaptığım 200, 300 çeşit tohumum var. İklim değişikliğini ancak doğada
anlayabiliyorsun. Okuyup araştırıyorsun ancak doğada tecrübe ettiklerin ile
aynı olmayabiliyor. Buraya geldiğimde 150 sayfalık bir iklim kitabı okumuştum
lakin, ancak ekerek anlayabiliyorsunuz iklim değişikliğini." dedi.
EKO SİSTEMDE DEĞİŞMEYEN TEK ŞEY DEĞİŞİM
"Tohumculuk yasasını her ağzına bir lokma
koyanın, hele de eğitim alan herkesin bilmesi gerekiyor. Her gün üzerinde
oynanıyor tohumculuk yasasının, sertifikalı olmayan tohumların satışı yasak.
Sertifikalı olması için de şöyle derler: 'Durulmuş olması gerekiyor,
hiç değişmeyecek tohum yapısı. Öylece kalacak.' Bu doğaya aykırıdır. Eko
sistemde de değişmeyen tek şey değişimdir. Biz eko sisteme aykırı şeyler
elimizden geldiği kadar yapmamaya çalışırız. Eko-sistem yoksa biz de yokuz
zaten. Oğlum buna ekinivasyon diyor. Ekoloji varsa ekonomi içinize kök
değerlere sadık kalarak inovatif bir şeyler yapabilirsin. Bu doğrudur, oğlumun
söylediği bir sözdür."
BURADA DOĞAN TOHUMLARA
TORUNLARIM DİYORUM
"Biz burada iken doğan tohumlara torunlarım
diyorum. Domatesler çok oluyor birbirlerine özeniyorlar. İki farklı domatesten,
onlardan çok farklı yine bambaşka oluşan domates tohumu oluyor. İçinde
karbonhidrat taşıyanlar çok zor muhafaza ediliyor. Çünkü halk tabiri ile
böcekleniyorlar. Onlar için de meşe külü kullanmak gerekiyor.
Meşe külü kutsal küldür. Pek çok yerde kullanılır.
Kurutulmuş ceviz yaprakları, defne yaprakları, aromatik bitkiler muhafaza etmek
için kullanılır. Eskiden bez torbalara koyulurdu, küplere koyulurdu tohumlar ve
bu şekilde muhafaza edilirdi. Biz burada yüzde elli nem, 14 derece civarında
bir oda yaptık, kiler gibi orada muhafaza ediyoruz. Eskiden ufak şişelerde +4
derece olan bir dolapta saklardım tohumları. Şimdi buradaki bütün
arkadaşlarımızla birlikte her bir tohumla tek tek ilgileniyoruz. Artık
Allah’tan tohumlar düştükleri yerlerden de yeniden filizleniyorlar,
kaybolmuyorlar. Toprak temiz, su temiz, tohum temiz yağmur ile de nikahlar
kıyılıyor ve yeşeriyorlar."
"GÖZÜNE BAKMADIĞIMA TOHUM
VERMEM"
Tohumlarda özellikle buğdayın ihmal
edilmemesi gerektiğini söyleyen Kuşçu, "Hem sağlığımız hem de
bağımsızlığımız gıdamız. Her canın önce temiz bir gıdaya, canlı ve temiz suya
ihtiyacı var. Bunlar olmadan hiçbir şey olmaz. Elimde birçok tohum var ama yeni
de birçok tohumumuz var. İklim değişikliğine göre ayarlamamız gerekenler de
var. Onları deniyorum. Şu ana kadar fırsat bulup ekemediğim aktarı ekmek
istiyorum." dedi. Her isteyen kişiye yetişmenin mümkün olmadığını belirten
Kuşçu, "İyi niyetli de olmayabiliyorlar. Kız verir gibi, gözüne bakmadığım
kişiye tohum vermem. Bunun bir ölçüsü veya fiyatı yok. Tohum vereceğim kişileri
önceden iyice araştırırım. Hastalar, çocuklar ve hamileler hariç tabii. Onlara
tohum vermek boynumuzun borcudur." ifadelerini kullandı.
BURADA HERKES ÖĞRETMEN HERKES ÖĞRENCİ
Birlikte eğitim yapıldığını ve hem
kendilerinin öğrendiğini hem de öğrettiklerini söyleyen Kuşçu, köyden gelen
kadın arkadaşların, şirket yöneticilerine eğitim verdiğini söyledi. Kuşçu,
"Ezberler bozulur. Herkes öğretmen, herkes öğrenci ve öğrenmenin yaşı veya
sosyal statüsü yok. İnsan her daim bir şeyler öğrenir. En büyük öğretmen de
doğadır. Çocuklar ile ilgili de çok güzel çalışmalarımız oluyor
burada. Günü birlik verdiğimiz eğitimler var, oryantallik var mesela,
orman yürüyüşlerimiz var nareğitim.com üzerinden inceleyebilirler. Çocuklara ve
ailelere destek olmak için başladık ve amacımız doğrultusunda kocaman bir aile
olduk. Doğayla barışık olmadan tamamen bir dünya barışı sağlamak mümkün değil.
Artık kocaman bir aile olduğumuz için bulmakta zorlandığım bir tohum yok."
dedi.
KANDIRA’NIN TARİHİ BENİ BÜYÜLEDİ
Eşiyle Mersin'de tanıştıklarını ve eşinin Kocatepe
gazisi olduğunu ifade eden Kuşçu, "Gemi battı öldü haberi geldi. İki gün
sonra kendisi geldi. Bu durumu yaşadıktan sonra, ölümlü dünyada hiçbir şeyi
ertelemeye gerek yok diyerek evlenmeye karar verdik. 1974 yılında İstanbul'a
geldim. Aynı yılın Temmuz ayında evlendik. Eşim askere gittiği zamanlarda savaş
psikolojisi okuyordum. Kandıra'nın tarihi beni büyüledi ve ilgimi çekti. Geçiş
bölgesi olması, Kurtuluş Savaşında Kandıra'nın kendini kurtarmak zorunda
kalması ilgimi çeken konulardı. Bunlara olan ilgim beni Kandıra'ya getirdi.
" dedi.
ÇOCUKLARIMA UYGUN TOPRAK OLMAYA ÇALIŞTIM
Hem mesleğini yaparken
hem de evlatlarını kucağına alırken hep bir tohumlarmış gibi davranıp sevdiğini
söyleyen Kuşçu, "Tohum olmadan olmaz. Aklımın erdiği kadar da çocukların
hangi tohum olduklarını keşfedip onlara uygun toprak olmaya çalıştım. Buradaki herkes
çok kıymetli. Çifte kavrulmuş bir ekip çıktı buradan. Hem ilk olduğumuz için
hem de işimizi gereken hassasiyetle yaptığımız için danışmanlıklar da
veriyoruz. Türkiye'de ve Avrupa'da inanılmaz bir talep var. Bu işin
sürdürülebilir olmasına çok önem veriyorum. Yanımda hiç kimse olmasaydı bile bu
projeyi tek başıma hayata geçirirdim. Belki daha küçük boyutlarda olacaktı ama
yine de proje gerçekleşirdi. Temiz iş ile para kazanmanın gerekli olduğunu
düşünüyorum." ifadelerini kullandı.
Muhabir: Reyhan Akkuş