"Bir Hayata Can Olmaktan Çekinmeyin"

Organ nakli, her geçen gün hayatları değiştirmeye devam ediyor.

Bu Gönderiyi Paylaş

Böbrekler, vücutta su seviyesini dengeleme, alyuvar üretimini sağlama, D vitaminin aktif halini üretme ve kan basıncını kontrol etme gibi birçok önemli role sahiptir. Böbrek yetmezliği ise, böbreklerin kandaki toksinleri yeterli oranda filtreleme yeteneğini kaybettiğinde ortaya çıkar. Böbrekler işlerini düzenli olarak yapmazsa, vücut toksinler tarafından aşırı yüklenir. Tedavi edilmediği taktirde bu durum hayatı tehdit edebilecek seviyede böbrek yetmezliğine yol açabilir.

2006 yılında kronik böbrek yetmezliği teşhisi konulan ve diyalize bağlı bir yaşam sonrasında organ nakli ile ikici bir hayata “Merhaba” diyen Zeynep Atay ile bir söyleşi gerçekleştirdik. Yaşadığı zorlukları, hayata tutunma çabasını ve organ nakli sürecinin detaylarını bizlere şeffaf bir şekilde aktardı.

Vücudumuzdaki organlardan birinin bile işlevini sağlıklı bir şekilde yerine getirememesi hayat kalitemizi düşüren ve yaşam fonksiyonlarımızı etkileyen bir durumdur. Bazıları organ nakli ile sağlıklı bir yaşama adım atarken bazıları ise cihazlara bağlı bir şekilde hayatlarına devam etmek zorunda. İşte o sağlıklı yaşama adım atanlardan biri Zeynep Atay.

Böbrek yetmezliğiniz olduğunu ne zaman ve nasıl öğrendiniz?

Zeynep Atay: 26 Şubat 2006 yılında mide bulantısı şikayetiyle gittiğim hastanede öğrendim. Gerekli testler yapıldıktan sonra, kanımda kreatinin yüksekliği sebebiyle hastaneye yatırıldım. Daha sonra beni başka bir hastaneye sevk ettiler. Bu sırada ise anneme, ciddi bir problem olduğunu ve acil diyalize girebileceğimi söylemişler. Sevk edildiğim hastanede bir hafta boyunca bazı testler ve tahliller yapıldı. Bunların sonucunda böbrek yetmezliğim olduğu söylendi.

İlk öğrendiğinizde neler hissettiniz?

ZA: Hiçbir şey hissetmedim. Sadece doktoruma döndüm ve dedim ki ‘Ben bu hastalığı nasıl yenebilirim?’ doktorumun cevabı ‘Sen bu hastalığı yenersin, yeneceksin.’ oldu. İşte o zaman kendime bir söz verdim. Ben bu hastalıkla sonuna kadar mücadele edecektim.

"HEP SAĞLAM DURDUM"

Hastalığın teşhisinden sonra hangi durumlar hayatınıza engel olmaya başladı?

ZA: İlk aklıma gelenlerden bir tanesi uykusuzluk. Uykuya dalmakta zorluk çekiyordum. Bunun yanı sıra, sık sık uykum bölünüyordu bu da zamanla daha az uyumama neden olduğu için hayat kalitemi düşürmeye başlamıştı. İkinci olarak beslenme diyebilirim. Meyve çok severdim ama yiyemedim. Teşhis konulduğundan beri muz ve çilek yiyemiyordum bunlar beni aşırı etkiliyordu. Sosyal hayatımı çok fazla etkilemedi. Belli ölçülerde yapmak isteğim şeyleri yapabiliyordum. Çalışmaya devam ettim. Bir yandan da diyalize gidip geliyordum. Bir başka ve en büyük etkenlerden birisi de mental sağlığımdı. Psikolojik olarak çok yıprandım ama hep sağlam durdum.

Kendinizi bu süreçte nasıl motive ettiniz?

ZA: Gezerek, yeni yerler keşfederek motive ettim. Çünkü biliyorum ki kendimi bir odaya kapatıp sürekli bir şeyler düşünerek yaşamak beni daha kötü hissettirecekti.

Diyaliz süreciniz nasıldı? İlk deneyiminizi bizlere aktarabilir misiniz?

ZA: Ben makinadan korktuğum için ilk önce evde manuel yani karından uygulanan perinton diyalizi yaptım. Perinton diyalizi sabah, öğle, ikindi, akşam olmak üzere günde dört defa yapıyordum. İki yıl süren perinton diyaliz sürecinden sonra rahatsızlanıp yoğun bakıma kaldırıldım. Bunun sonucunda diyalizin yetersiz geldiği ve kanımı temizlemediği anlaşılınca hemodiyalize başladım. Hemodiyaliz süreci ise çok ağırdı alışana kadar çok zorlandım.

Gelelim böbrek nakli zamanına, o dönemden bahseder misiniz?

ZA: Uzun bir diyaliz sürecinden sonra, 2006 yılında girdiğim böbrek nakli sırasının bana geldiğini öğrendim. Sıranın bana geldiğini öğrenince inanamadım. Çünkü bana çıkmaz diye düşünüyordum. Tarifsiz bir duyguydu. Hastanede tahlillerim ve kontrollerim yapıldıktan sonra hemen ameliyata alındım. 45 gün hastanede yattım.

Ameliyat sonrası süreciniz nasıl geçti? Neler yaşadınız?

ZA: Ameliyat sonrası çok zor bir süreçti çünkü kullandığım ilaçlar çok ağır ilaçlardı. Aynı zamanda, 3 hafta boyunca böbreğim çalışmadı. Doktorların bile yüzüme bakacak halleri kalmamıştı. Ben ne yapacağımı, ne hissedebileceğimi bilmiyordum. Böyle ağır bir psikolojinin altındayken bir gün Ali Hemşire yanıma geldi. ‘Ne oldu neden üzülüyorsun ?’ diye sordu. ‘Ali abi böbrek çalışmıyor diyorlar.’ dedim. ‘Böbreğinle konuşsana Zeynep’ dedi. ‘Nasıl yani ben bir organla ne konuşacağım ? nasıl konuşacağım?’ dedim. ‘Sen Korayla bağ kur, Korayla konuş bak çok iyi gelecek’ dedi. İnanılmaz şaşırmıştım o gün. Elimi böbreğimin üzerine koydum. Korayla iletişim kurmaya çalışıyorum. Uzun süre böbrekle konuştum. O sıra böbreğim inanılmaz bir şekilde yanmaya başladı. Ben de enfeksiyon kaptı sanıp, hemşireyi çağırdım. ‘Böbrek tarafım çok yanıyor.’ dedim ‘Ne oldu ?’ diye sordu. ‘Sadece elimi koydum ve konuştum sonrasında yanmaya başladı.’ dedim. ‘Tamam’ deyip gitti. Ertesi gün doktorlar kan almaya geldi. Ve mucizevi bir şekilde böbreğimin çalıştığını öğrendim. Bütün doktorlar odama toplanmıştı. ‘Zeynep ne yaptın bu nasıl oldu ?’ diyerek şaşkın gözlerle bana bakıyorlardı. Mutluluktan ağladığımı hatırlıyorum. Çok değerli bir andı.

Nakilden sonra hayatınızda ne gibi değişiklikler oldu?

ZA: Diyaliz sürecinde her şeyi zamanında ve ölçülü yapmak zorundaydım. Örneğin, bir bardak suyu fazla içmek bile bana zarar veriyordu. Nakilden sonra ise bu düzenim tamamen değişti. Zamanım ve uykularım bana kaldı. Kısaca, hayatımı daha kaliteli yaşamaya başladım.

Son olarak neler söylemek istersiniz?

ZA: Organlarınızın toprak altında çürümesine izin vermeyin. Kadavradan alınan organlar bizim için çok önemli. Çünkü bizim canlı vericilerimiz yok. Lütfen bir hayata can olmaktan çekinmeyin.

Muhabir: Melike Yenil

Galeri