Ukrayna ile Rusya arasındaki savaş, kimilerine göre
beklendik kimilerine göre beklenmedik bir şekilde başladı. Tüm dünya tarafından
takip edilen bu savaş, geleceğin dünya düzeni için bizlere ipucu veriyor. Rusya
Devlet Başkanı Putin’in 21 Şubat’ta yaptığı tarihi konuşmasında Batı’yı
küçümsemesi ve Rusya’nın geçmişteki büyüklüğüne yaptığı vurgu, Ukrayna’ya karşı
duruşunu netleştirdi. Başlangıçta ‘Ukrayna Krizi’ olarak adlandırılan bu süreç
sıcak çatışmaların ve işgallerin yaşanmasıyla savaş boyutuna ulaştı.
Savaşın Türkiye’ye olası etkilerini, Ukrayna ve
Türkiye’nin ilişkilerini, Ukrayna tarihinde bilmemiz gereken ama kamuoyunda
fazla bilinmeyen detayları, Sovyetler Birliği ve Soğuk Savaş ile ilgili araştırmaları
olan Kocaeli Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü Dr. Öğr. Üyesi
Mehmet Selahattin Okuroğlu’na sorduk. Çıkar çatışmaları hakkında
değerlendirmeler yapan Okuroğlu, Ukrayna’nın büyük bir tarımsal ve sanayi
potansiyeline sahip olduğunu ve Ukrayna’nın ürettiği ağır sanayi mallarının
Rusya tarafından kontrol etme isteğinin bulunduğunu belirtti.
TARİHTE
UKRAYNA
Ukrayna tarihinden ve kamuoyunda fazla bilinmeyen
ayrıntılardan bahseden Okuroğlu, Ukrayna’nın Türkiye’den sonra Karadeniz’e en
uzun kıyısı olan ülke konumunda bulunduğunu belirtti. Okuroğlu, “Bu durum
coğrafi benzerlik gibi gözükebilir ama temelinde bilinmesi gereken Ukrayna’nın
geçmişte Kırım Hanlığı olduğudur. Bir Slav ülkesi haline gelmesi 19. Yüzyılın
başında gerçekleşti.” dedi. Okuroğlu, o tarihten sonrasında da Kıpçak Türk
halkının önemli bir etnik unsur olarak bölgede yaşamaya devam ettiğini dile
getirdi.
“UKRAYNA
BİR SLAV ÜLKESİ DEĞİL, TÜRK ÜLKESİYDİ”
Ukrayna milletinin özüne ve geçmişi[1]ne
değinen Okuroğlu, “Ukraynalılar Doğu Slavları içinde Hristiyanlığı ilk kabul
halktır. Rus dediğimiz halkın aslı da Ukraynalılardır ve Kiev’deki prenslikten
gelirler. Ancak o dönem Ukrayna Slavlardan çok Türk boylarının yaşadığı bir
ülkeydi.” dedi. Geçmişte Türk ve Slavların aralarındaki ilişkiyi nasıl
sürdürdüklerini anlamanın kolay olmadığını söyleyen Okuroğlu, Milat[1]tan
Sonra 7. yüzyıldan itibaren önce Bulgarların daha sonrasında Türk-Ogur halklarının,
Macar, Avar ve Hazarların bölgede devletler kurduklarını, en sonunda Altın
Ordu’nun tüm Doğu Avrupa’ya hâkim olduğunu dile getirdi. 16. yüzyıldan sonra,
bir yanda Litvanya-Polonya Birliği’nin, diğer tarafta Rusya’nın hem kendi
aralarında hem de Osmanlı’ya ve müttefiklerine karşı mücadeleye giriştiğini anlattı.
Osmanlı, İran savaşlarıyla meşgul olduğundan; müttefikleri Erdel (Orta
Macaristan) ve Kırım’a yardım etmekte yetersiz kaldı. Aslında Erdel Avrupa
ölçüsünde güçlü bir devletti; ancak, hem Polonya hem Avusturya ile savaşıyordu.
Kırım ise, tüm Avrupa’ya bedeldi; ancak, bir yanda Rusya ve Polonya’ya, diğer
yanda İran ve Avusturya’ya karşı savaşmak zorundaydı. Bu süreçte, Ukraynalılar
arada ezilen halk oldular. En çok Polonyalılar ta[1]rafından aşağılanan
Ukraynalıların; Moskovalılar tarafından da köylüler ve alt tabaka olarak
nitelendirildiğini belirten Okuroğlu, aslında Ukraynalıların son derece
yetenekli sanatçılar, fikir insanları ve entelektüeller çıkardıklarını söyledi.
UKRAYNA’NIN
BAĞIMSIZLIK SÜRECİ
Ukraynalıların bağımsız bir devlet olmasının Birinci
Dünya Savaşına dayandığını aktaran Okuroğlu, Rusya’nın Batı cephesinde Almanya
karşısında büyük bir yenilgi aldığını ve Ukrayna’yı terk ettiğini ifade etti.
Bu süreçte Ukrayna’nın kendi kaderini belirleme hakkını kullandığını ve
bağımsız bir devlet haline geldiğini belirten Okuroğlu, “Almanya, Ukrayna’nın
kendisine bağlı bir devlet olmasını umuyordu. Ukraynalılar ise, ne Moskova’ya
ne Berlin’e bağlı olmak istemiyorlardı. Günümüzdeki olayların başlangıcını bu
noktada aramalıyız çünkü Rusya bu gerçeği söylemiyor. Almanya, Rusya’nın
baskısıyla değil, 1919 Versay Antlaşmasıyla Doğu Avrupa’daki kazanımlarından
vazgeçti ve bölgeyi terk etti.” dedi. Ardından Ukrayna’nın ayrı bir devlet
halinde Rusya ile birleştiğini ve SSCB’nin kurucusu olduğunu ifade eden
Okuroğlu, Lenin’in Ukrayna’yı tanıyarak gerçekçi davrandığını belirtti. Ancak,
Stalin sonrası kalkınma politikalarından en fazla Ukrayna halkı acı çekti. Sovyetlerin
yeni tarımsal üretim modeli kapsamında küçük toprak sahiplerine hayat hakkı
tanınmadı ve uygulanan politikalar sonucu ‘Holodomor’ (aç-ölüm) adlı felaket
yaşandı.
“SAVAŞIN
KISA VADEDE BİTECEĞİNİ DÜŞÜNMÜYORUM”
Rusya ve Ukrayna’nın yaşadığı çatışmalardan ve
nedenlerinden söz eden Okuroğlu, Ukrayna’nın büyük bir tarımsal potansiyele ve
sanayiye sahip olmasının çıkar çatışmalarında ana sebeplerinden olduğunu
belirtti. “Ukrayna büyük bir tarımsal potansiyele ve ağır sanayiye sahip,
devlet destekli tarımın mucizesi diyebileceğimiz bir ülkedir. Türkiye’nin iki
katından fazla buğday; on katı kadar ayçiçeği ve soya üretir. Müthiş bir
verimlilikle çalışıyorlar. Sanayi alanında ise, nükleer santrallerdeki elektrik
üretiminin ve ağır sanayinin Rusya tarafından kontrol etmek istenmesi; diğer
taraftan da böyle bir üretim gücünün Avrupa Birliğinin eline geçmesi ihtimali
çatışmaları başlattı.” Ukrayna’da tarımsal zenginliğin ve sanayi altyapısının
bir araya gelmesinin, hem Rusya hem Avrupa Birliği açısından rahatsız edici
olduğunu aktaran Okuroğlu, “Rusya ile Ukrayna anlaşabilirlerdi; ancak,
Ukraynalı politikacılar Batı’nın oyununa geldi diyebiliriz. NATO’ya ve Avrupa
Birliğine üyelik yoluyla Rusya’ya direnebileceklerini düşündüler.” diyerek
Ukraynalıların yaklaşık yarısının kimlik konusunda akıllarının karışık olduğunu
vurguladı. ‘Biz Rus muyuz? Değil miyiz?’ ikilemi dolayısıyla Ukrayna’da politik
kararlılık oluşmadığını ifade eden Okuroğlu, “Hiçbir ulus başka ulusların desteğiyle
kendi bağımsızlığını elde edemez. Dahası, NATO’nun genişlemesi Rusya’ya
zamanında verilmiş sözlerin hiçe sayılması anlamına geliyor. Böylece, Rusya
şiddet kullanarak sorunu çözmeye karar verdi ve durumu bu noktaya getirdi.”
ifadelerini kullanan Okuroğlu, NATO’nun giderek genişlemesi, eski Sovyet
topraklarına yayılması gibi konularda Rusya’nın itirazlarını haklı bulduğunu belirtti.
SAVAŞIN
MERKEZİ: KIRIM
Savaşın Türkiye’ye olası etkilerinden bahseden
Okuroğlu, “Savaşın merkezinde Kırım var. Rusya’nın burada temel stratejisi
boğazların kapalı olması. Çünkü boğazlar kapalı olmazsa Amerika ve Avrupa
donanmaları Rusya’yı işgale dahi kalkabilirler. Rusya bunların hesabını yapıyor
ve denizden bir işgal olasılığından çok rahatsız oluyor.” dedi. Rusya’nın, bu
derece büyük bir etnik grubun Kırım’a yerleşmesi halinde yarımadanın hâkimiyetini
kaybetmekten korktuğunu söyleyen Okuroğlu, Rusya’nın aşırıya kaçan güvenlik
kaygıları nedeniyle Türkiye’nin de problem yaşayacağını söyledi.
TÜRKİYE’NİN
KONUMU
Türkiye ve Ukrayna’nın ilişkilerin[1]den
bahseden Okuroğlu Ukrayna’nın, Avrupa Birliği’ne ve NATO’ya üye olmadan
bağlantısız kalmasının Türkiye’nin çıkarına olduğunu ifade etti. Sonuç olarak
Ukrayna’nın Türkiye ile her zaman dostluk kurabileceğini dile getiren Okuroğlu,
“Hristiyan da olsalar yüzyıllardır Türklerle beraber yaşamış olmaları hayata
bakış tarzlarını bizimkine yaklaştırmıştır. İlginç biçimde bizimkine benzeyen
adetleri var. Bizi Slavlarla düşman eden, Çarlık döneminin politikalarıydı.
Ukrayna’nın boğazlara yönelik emperyalist amaçları olamayacağına göre, dostluk
ve işbirliği içinde ekonomimizi geliştirebileceğimiz bir komşu olacaktır. Denge
unsuru bir devlete tüm bölgenin ihtiyacı var. Avrupa Birliğine girmesi, bizim
için çok istenen bir durum olmasa da Rusya tarafından işgal edilmesinden daha
iyi olabilir.” dedi.
Muhabir:
Oğuzhan Hafızoğlu