KOÜ’de “Cumhuriyete Giden Yol” belgeseli rüzgarı esti

Kocaeli Üniversitesi’nde Cumhuriyet’in 100. Yılı coşkuyla kutlanıyor.

Bu Gönderiyi Paylaş

Kocaeli Üniversitesi’nde Cumhuriyet’in 100. Yılı coşkuyla kutlanıyor. Etkinlikler, “Cumhuriyete Giden Yol” isimli 100. yıla özel hazırlanan belgesel filminin Baki Komsuoğlu Kongre ve Kültür merkezinde seyirciyle buluşmasıyla devam etti. Yirmi beş yıldır senarist ve yönetmen olarak belgesel filmler çeken Öğr. Görevlisi Hacı Mehmet Duranoğlu, çalışmalarını beş yıldır Kocaeli Üniversitesi Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü çatısı altında sürdürüyor. Duranoğlu ile “Cumhuriyete Giden Yol” belgeselinin oluşum sürecini, cumhuriyet fikri ve değerlerini konuştuk.

Belgesel fikrinin ortaya çıkış sürecini anlatabilir misiniz?

Hikayemiz 2017–2018 yıllarının sonunda ortaya çıkmış bir hikâye. Benim üniversiteye geliş nedenim de bu aslında. Çünkü son yıllarda bütün üniversitelerde şöyle bir şeye ihtiyaç duyuluyor; profesyonel sektörde olacaksınız, uygulamayı bileceksiniz ve o uygulamayla teorik bilgiyi yan yana getireceksiniz. Üniversite yani akademi dediğimiz şey genelde teorik bilginin üretildiği, bu altyapının yapıldığı bir yerdir. Profesyonel sektör de onun uygulandığı bir arenadır. Bu arenada üniversiteyle bağ kurmak istedik. Profesyonel sektörde edindiğimiz deneyimleri, üniversiteye taşıyarak bu vesileyle hem genç meslektaş arkadaşlarımızın uygulama alanında yetişmesine katkı sağlayalım hem de biz kendi birikimimizi öğrenciyle yan yana getirerek üniversitenin mütevazi imkanlarıyla belgesellere dönüştürelim diye bir hayalimiz vardı. Üniversiteye geldiğimiz günden itibaren de üniversite adıyla üretimler yapmaya ve hayallerimizi bir bir gerçekleştirmeye başladık.

“2019 Yılında Fuat Sezgin ile ilgili Belgeseli Yapan Tek Üniversite Biz Olduk.”

Belgesele kimler katkı sağladı?

Hikâyeyi biraz geri sardığımızda Kocaeli Üniversitesinde göreve başladığımız ilk günden itibaren bir grup hocamızla birlikte gönüllülük esasına dayanarak ülkemizin gündemine paralel neler yapabiliriz diye çalışmalar yapmaya başladık. Bu ekibin başında İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümünden Doç. Dr. İhsan Karlı hocamız gelmekte. Yine İletişim Fakültesi’nden Doç. Dr. Zeynep Benan Dondurucu hocamız, İlahiyat Fakültesi’nden Prof. Dr. Mustafa Yılmaz ve üniversite genel sekreterimiz Doç. Dr. Mustafa Eren hocamızla bir araya geldik. 2019 yılında Fuat Sezgin ile ilgili Cumhurbaşkanı kararnamesi vardı. Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle Fuat Sezgin belgeseli yapımı için kolları sıvadık. Yurt çapında birçok etkinlikler yapıldı. Biz de üniversitenin mütevazi imkanlarıyla yola çıktık ve Fuat Sezgin ile ilgili belgeseli yapan tek üniversite biz olduk. Bizim haricimizde bir tek TRT 1 belgesel yaptı. Cumhurbaşkanlığı himayesinde 2019 sonbaharında Prof. Dr. Sadettin Hülagü hocamızın rektörlüğü döneminde çok güzel bir galayla burada seyirciyle buluşturduk. Oradan ilerleyen hikayeyle araya pandemi süreci girdiği için çalışmalarımız ister istemez biraz aksadı. Sonra biz Cumhuriyet’in 100. yılı için aynı hocalarımızla yine akademik çalışmalarımızın, kendi idari görevlerimizin yanı sıra tamamen gönüllülük üzerine ‘Cumhuriyete Giden Yol’ isimli belgeselimiz için kolları tekrar sıvadık. Proje 2019’da başladı. Pandemi süreciyle biraz gecikti ama sonuçta Cumhuriyet’in 100. yıl dönümüne yetiştirdik projeyi ve Kocaeli Üniversitesi Umuttepe Kampüsü’nde Baki Komsuoğlu Kongre Kültür Merkezi’nde galamızı yaptık. Belgeseli seyirci ile buluşturduk.

“7 Yaşında Yetim Kalmış Selanikli Bir Memur Çocuğunun Kurduğu Cumhuriyet”

‘Cumhuriyete Giden Yol’ belgeselini neden yaptınız?

Bilirsiniz Anadolu’da yakın zamanda kaybettiğimiz şairimiz Abdurrahim Karakoç’un bir şiiri var ve diyor ki;  “Unutmak kolay mı?  deme, unutursun Mihriban’ım”. Unutmak kolay değil belki ama gündelik işlerimiz görevlerimiz bize birçok şeyi unutturuyor. Kendimizi bile unutuyoruz telaşlar içerisinde fakat bizim modern hayat kaosu içerisinde hiç unutmamamız gereken bir şeyler var. Onlardan bir tanesi şu; biz vicdanı hür, fikri hür insanlar olarak özgürce üzerinde yaşadığımız bir vatan var ise o vatanın nasıl vatan yapıldığını, o devletin nasıl kurulduğunu bu cumhuriyetin nasıl kurulup bizlere bırakıldığını çok iyi bilmemiz lazım. Yani değil unutmak, her an akılda tutmak lazım. Çünkü bizim etrafımızdaki coğrafyaya bakarsanız nasıl kurulduklarını, nasıl vatan olduklarını unutan uluslarla dolu ve bu ulusların başına neler geldiğini de hepimiz bilmekteyiz. Bu açıdan “Cumhuriyete Giden Yol” belgeseli aslında 1918’de yani 1. Dünya savaşının sonunda, tüm ümitlerini ve kaynaklarını kaybetmiş bir ülkenin içinden çıktı ve bunu çok önemsiyorum. Henüz 7 yaşında yetim kalmış Selanikli bir memur çocuğunun yani Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün önderlik ettiği bir mücadeleyle başlıyor. 1919’dan 1923’e kadar olan bu süreçte bir millet varlık yokluk mücadelesi veriyor. Şu an içinde bulunduğumuz binanın duvarında “En hakiki mürşit ilimdir, fendir.” yazısı yazılı ve şimdi o en hakiki olan gerçeğe erişebilmek için bu memleketin neler yaşadığını bilmemiz lazım. Mesela hatırlarsanız Sakarya Savaşı sırasında Atatürk “Hattı müdafaa yoktur sattı müdafaa vardır ve o sattı bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanıyla sulanmadıkça terk olunamaz” diyor. Böyle bir süreçten gelip biz Cumhuriyet’i ilan etmişiz. Dolayısıyla bunun kıymetini bilmek lazım. Bunu unutmamak lazım. 28 Ekim 1923 akşamı Atatürk Çankaya’da yakın çalışma arkadaşlarıyla konuşmasına “Arkadaşlar yarın Cumhuriyet’i ilan edeceğiz.” diyerek başlar ve ertesi gün de Cumhuriyet’i ilan eder. Bakarsanız güçlü bir iradenin bir anda almış olduğu karar gibi durur. Aslında evveliyatı “Cumhuriyete Giden Yol” belgeselinde anlatılmakta. Biz Atatürk’ü, yani cumhuriyetin kurucusu, devletin kurucusu, cumhuriyeti ilan etmiş, ilk cumhurbaşkanı seçilmiş, kurucu liderimizi daha çok askeri yönüyle biliyoruz. Ama Mustafa Kemal aslında çok iyi bir öğretmen, Mustafa Kemal çok iyi bir okuyucudur. Mustafa Kemal cepheye mermi sandıkları içerisinde kitaplar gönderen bir subaydır. Dolayısıyla Mustafa Kemal’in cumhuriyet fikrine erişmesi de bütün bu okumalarından, gündemi takip etmesinden, Türkiye’yi ve dünyayı gözlemlemesinden, içerideki ve dışardaki şartları iyi değerlendirerek Kurtuluş Savaşı’ndan sonra verdiği bir kararla ilan ediyor ki zaten o önemlidir. “Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir” fikrine inanmış ve rejim olarak Türk milletinin önüne sunmuştur. Bu yüzden çok kıymetlidir. Atatürk’ün bu yönünü iyi bilmemiz lazım.

Yeni dönemde başka projeler ve programlar var mı?

Biz ekip olarak üretimlerimize yenilerini de ekleyeceğiz. Ekibimiz gönüllülük esasına göre İhsan Karlı, Mustafa Yılmaz, Zeynep Dondurucu, Abdullah Kahraman, Mustafa Eren’den oluşmakta ve gönüllülük esasına göre katılmak isteyenler de katılabilir. Belki çok kısa bir süre sonra yeni bir belgesel daha göreceğiz. 2023 yılı Aşık Veysel’in ölümünün 50. Yıl dönümü. 2023 yılı cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile Aşık Veysel yılı ilan edildi. Ben Türkiye’de üretilmiş olan dört Aşık Veysel belgeselinin üçünün yönetmeniyim. Daha önce yazıp yönetmiş olduğumuz bir belgeseli yine aynı hocalarımızla ve ekiple birlikte yaptığımız plan ve program çerçevesinde kasım ya da aralık aylarında seyircilerimizle, öğrencilerimizle, hocalarımızla buluşturacağımız bir galamız daha olacak.

Özel olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Atatürk’ün bütün mücadelesinin sonunda söylediği bir cümle vardır. Der ki; “Mesudum çünkü muvaffak olduk.” O neyi amaçlamıştı? Mustafa Kemal, doğup büyüdüğü Selanik’in kaybedilip Yunanlıların eline geçtiği sırada henüz otuzlu yaşlarının başındaydı. Onun hasreti hep içinde kalıyor. Mustafa Kemal doğduğu toprakları kaybetmiş yetim bir çocuktur. İşte o yetim çocuk sonra bir millete bir ev, bir ülke hediye etmiştir. Onun için işin en başında hep şunu düşünmüştür. Benim ihtiraslarım var ama bu ihtiraslarım kişisel değil. Ben bir millete, onun tabiri ile büyük Türk milletine, bir şey armağan edeceğim der ve bütün mücadelesinde adım adım bu amaca doğru ilerler. Sonunda üzerine kayıtlı bütün çiftliklerini ve mal varlıklarını 1937’de büyük Türk Milletine bağışladığında o büyük Türk milleti adına Başvekil İsmet İnönü Paşa kendisine bir teşekkür telgrafı yazar ve o telgrafa Atatürk’ten şu cevabı alır, “Benim Türk Milletine asıl vermeyi düşündüğüm hediye karşısında bu bağışladığım mal varlığı ve çiftlikler ne ki ben yeri ve zamanı geldiğinde Türk Milleti adına canımı feda edeceğim.” Nitekim Atatürk 57 yaşında hayatını kaybetti. Aslında bütün ömrü boyunca yaptığı çalışmalara kendisini Türk Milletinin sinesinde eritmiş, yok etmiş bir liderdir. O yüzden sizlerin de meslek hayatınızın sonunda mesudum, muvaffak oldum diyebilmeniz temennisi ile.



Muhabir: Hacer Yılmaz

Fotoğraf: Burkay Aksoy